Ey Can Dilberi...
Minik bir bebek doğar şefkat menbaı anne kucağına, çocukluk çağları, gençlik yılları derken büyür, acı ve neşe ile karışık bir hayat içinde çalışır, yer, içer, yuva kurar, yeni yavrular uçurur yuvasından…
Ve sonra yaşlanır. Geldiği yere tekrar döner toprağa, gizeme. Meçhule…
Hani meşhur bir söz vardır “cama bakan camın kirini görür,…” diye. Hakikat camdan ötesidir ve cama bakan insanlar için meçhulün ta kendisi. Ve çoğu insan hakikati aramaz, aramak istemez hatta hakikatin kendisini istemez… Niçin tüm bunlar? Hakikat nedir, hayat nedir can dilberim. Hikayeler, masallar uydururlar hakikat için. Güneş balçıkla sıvanmaz ancak, gözlerini balçıkla kapatabilirsin... Sen görmesen de hakikati, hakikat seni görür ve güler haline…
Ey Can Dilberi.
Hani şair diyor ya. “Uzun ince bir yoldayım. Gidiyorum gündüz gece. Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece…” Ama yolculuk nereye can dilberim. Yolculuk nereye. Hayatı yaşamak anlamını bilmekle olur. Anlamını bilmek için de sorgulamak gerek. Anlamak gerek karıncanın neden bu kadar çok çalıştığını. Anlamak gerek bir annenin şefkatinin sebebini. Galaksilerden bahsetsem ve hücreden. Anlamı nedir bunların… Hangi iradenin iradesi… Ya ben tüm bunların neresindeyim, hakikat neresinde… Niçin yaşıyorum bu hayatı. Benden ne isteniyor. Üstad Necip Fazıl diyor ya. “Üst üste sorular soru içinde, akıl olmazların zoru içinde…”
Can dilberi.
Işte iman gemisi yetişiyor imdadımıza. O fırtınalı iklimden huzur limanına yanaştırıyor bizi. Fakat çoğu kez insanlar yanaşmak istemiyor. Tam anlamıyla tadamadığımız imanın hakikati, lezzeti yerine aklın huzursuzluğu içine gönlümüzü hapsediyoruz. …
Ey Can Dilberi.
Gönlümüze zincirler bağlıyoruz… O zincirler ki uzun emel, kadın, mal-mülk, makam ve gösterişin hükümran olduğu dünyadan ibaret… O zincirler ki nefsten ibaret. Insan, kıymetli eşyalarını kasada saklar. Zira onların hırsızı çok olur. Oysa insanın en kıymetli varlığı gönlüdür. Ve gönlün hırsızı çok olur. Gönlü gönül sahibine veren kurtulur. Gönlün Rabbimden başka sahibi yoktur. Gönlünde hem dünya, hem de Allah sevgisini barındırdığını söyleyen ise yalan söyler. Bir gönülde iki aşk olmaz… Ey Can Dilberi. Sadece O’nun olan mekan, sadece O’nsuz kalırsa bu hayatın sonu hayır olmaz.
Ey Can Dilberi.
Içimde neler var? Can dilberim ne söylüyor gizliden gizliye…Hangi iklimleri yaşıyorum, hangi fırtınalar esiyor içimde… Can dilberim nerden nereye gidiyor böyle…
Mazimize hayıflanırken, istikbalimizin gemini nefsin elinden almak için çaba harcamayız… Tek sermayemiz, tek servetimiz olan ömrümüzü rüzgàra salıvermek kolayımıza gelir. Ömür ki, iki sonsuzluk arasında bir kibrit alevi gibidir. Sönüverir birden bire… Ve sadece hayıflanmak kalır bize…
Bir ömrün değerini bilmek için ölmek mi gerek. Öyle müşkil, öyle zor bir işki. Can dilberini vermek öyle zor ki… Can dilberi olmasaydı verme derdi de olmayacaktı. Işık olmasaydı karanlıkta olmazdı… Ne çetin bir iş bu. Renkten, ışıktan, gösterişten ibaret şu vlem, can dilberi olmasa olmayacaktı…
Anlamını bilmediğim kelimeler düğümleniyor boğazıma… Bu can, bu ömür diyorum sanki benimdi… Can dilberi benim mi ki? Ben benim miyim ki? O zaman benim olmayan ben kim, ben kimim, bu ben kimin? Kim verdi, ve ne diye… Anlamak için ölmek mi gerek?
Ey Can,
ölüm ahmağa da, akıllıya da anlatır her şeyi… Lakin cama değil de camdan ötesine bakanda, ölümü ölmeden önce tadanda hakikati kavrar insan. Hakikat aşktır Rabbe yönelten. Hakikat Allah’a yakınlıktır… Kalp ve dilin birlikte ikrarıdır iman. Yönel Rabbime. Unutma senin sahibin O. Hakikat O. Tek var O. Yokluğu var eden de O.
Ey Can,
Rabbinden uzaklaştıracak her yoldan uzak dur. Boş heva ve heveslerin peşinden gitme. Seven sevileni arar, aradığın ancak Rahman olsun… Yaptığın her işte O’nun rızasını gözet. Ihlas, kulun Allah’a yakın olmak için tutunduğu en kuvvetli bağdır. Onu kaybetme. Unutma ki, en sonunda ya feryad ü figan içinde, ya hoş baht olarak teslim olacaksın Allah’a. Öyle bir hayat yaşa ki hoş bahtlığın öbür dünyada da devam etsin…
ŞƏRHLƏR