Saat Heçvaxt Ödünc Verməz

Saat Heçvaxt Ödünc Verməz

‘’Saat hiç ödün vermez, günü kullanın. Bir yılın değerini anlamak mı istiyorsunuz? Sınıfta kalmış bir öğrenciye sorun. Bir ayın kıymetini erken doğum yapan bir anneden öğrenin.

 Bir haftanın kıymetini size en iyi, bir haftalık derginin genel yayın müdürü anlatır. Bir günün değerini anlamak istiyorsanız, çoluğu, çocuğu açlıktan kıvranan ücretliye sorun.
Bir saatin kıymetini ölçmek istiyorsanız, buluşmayı bekleyen iki aşığa danışın. Bir dakikanın önemini, o dakika yüzünden treni kaçırandan başka daha iyi kim bilebilir! Bir saniyenin kıymetini, an farkıyla kazadan kurtulana sorun. Bir saniyenin binde birini, Olimpiyat oyunlarından gümüş madalya ile dönen atlete sorun bakalım.
Sahip olduğunuz her anı değerlendirin. Eğer o anı özel biriyle paylaşıyorsanız ya da o zamanınızı paylaşacağınız kadar özel ise daha fazla değerlendirin.

Ve hiç aklınızdan çıkarmayın: Zaman beklemez kimseyi. Dün gömüldü tarihe. Yarın?... Bilemezsin ki... Bugün armağan size. ‘’
 Zaman kelimesinin tersinden okunuşunun namaz olduğu tesadüf mü bilememe ama Kuran-ı kerimde Cenabı Allahın üzerine yemin ettiği unsurlardan birisinin zaman olgusu olması hiç te tesadüfî değildir.  Allahın kuran-ı kerimin -birçok âlimin ittifak ettiği bir görüşle- hülasası sayılabilecek bir sureye başlarken zaman üzerine yemin etmesi bu mefhumun nedenli kıymetli ve paha biçilmez olduğunu göstermektedir.

İsraf ta aynı şekilde kuran-ı kerimin birçok ayetinde yasaklanmış ve kulların bundan sakınması gerektiği ifade edilmiştir. İnsanın en çok düştüğü hatalardan birisi de zaman israfıdır.

Günümüz insanının kendisine ölçü aldığı kriterlerin vahiy kaynaklı olmadığının neticesi olarak, israf kavramı, zaman kavramı yahut buna benzer soyut ama herkesin ortak kullandığı değerler çok süfli bir şekilde algılanabiliyor. İnsan,  sadece dünyalık hevesleri uğruna yaşama mücadelesi sonucunda çok hırçın ve ölçüsüz olabiliyor. Sağlığının, boş zamanının, zengin olmanın, gençliğin kıymetini ancak bu güzel değerleri kaybedince anlıyor.

İnsanoğlunun ortalama yaş seviyesi 60–70 yıl arası. Bu zaman dilimi tek başına çok gürünse de, çağın getirdiği ihtiyaçlara yetişme bakımından aslında öyle çok ta değildir. İnsana düşen bu zaman dilimini en verimli ve arkasından güzel bir şekilde yad edilecek bir insan tipinin ortaya koyarak kullanmasıdır. Zaman bir emanettir İnsana. Bir dakika, bir saat, bir gün bir hafta, bir ay, bir yıl… Her biri ayrı ayrı paket halinde bize verilmiş emanetlerdir. Bu emanetleri heder etmek gibi bir lüksümüz de yok. 

Ertelemek insanın en büyük düşmanıdır. Bu günün işini yarına bırakma ifadesi yıllar boyu kamunun ortak içtihadıyla ortaya çıkmış bir değerlendirmedir.

 Tüketim çağında insanın en ölçüsüz ve hunharca tükettiği değer zamandır. Zaman, kimsenin tekelinde olan bir değer değil ama herkes zamanı en acımasız bir şekilde israf etmektedir.

Teknolojinin hayatımıza girmesinden ve hayatımızı adeta esir almasından sonra zaman bize yetmemeye ve hatta zamansızlıktan şikâyet eder hale geldik. Bir şehirde yaşayan insanla, köyde yaşayana insanın zaman anlayışı farklıdır elbette. İnsanın hayatını meşgul eden her nesne onun zamanını işgal etmektedir.   Bize tahsis edilen zamanı nasıl ve nerede kullandığımızın hesabını bir gün vereceğimizin bilincinde olmak gerektiği gibi bu zamanı gerçek manada faydalı ve yerinde kullanmaktan da sorumluluğumuz kendimize, çevremize olan insanlık borcumuzdan ileri gelmektedir.

Aslında bizi yaratan bize vermiş olduğu bir günü ilahi bir tasarrufla taksimatını yapmış aynı zamanda. Eskiler buluşma saatini namaz saati, buluşma yerini de herhangi bir camii olarak belirlerlermiş.

Müslüman’ın güne başlaması da namazla oluyor, günü bitirmesi de.

Dolayısı ile zaman anlayışımıza yön veren yegâne unsurlardan birisi de bizim namazımızdır.

Namaz zamanın akışını algılayımışızda da en büyük etkendir.

Her vakit yaratanımızın karşısına çıktığımız namaz vakti ile bir sonraki namaz vaktinin arasını nasıl ve ne ile dolduracağımız da zamanı ne şekilde algılamamıza bağlıdır.

Hem yapmamız gereken bir işimizi hem de ibadetlerimizdeki gevşeklik ve erteleme, sonuçta bizi geçen zamandan ve onun içindekilerden bigane kılacaktır.

Müslüman uyanık olmalıdır, Müslüman feraset sahibi olmalıdır ifadelerini, geçen zamanı hep kendi değerleri lehine kullanmasını bilen bir dikkatte olmak olarak ta algılayabiliriz.

‘’Hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekiniz’’ hadisi şerifi en çokta dünya hayatında zamanını boş ve malayani işlerde heder eden insanlar için söylenmiş sanki.

Müminun suresinde geçen o müminler ki boş konuşmazlar ve boş şeylerden de yüz çevirirler’’ ayeti kerimesi müslümanın zaman bilincini nasıl yorumlaması gerektiğini anlatmaktadır.

Kısaca: bütün zamanlarımızı bir ibadet bilinci içerisinde kullanmak ve namazın içine sığdırdığımız güzel anlarımızı hayatımızın her anına yaymak yegâne gayemiz olmalı.

Çünkü zaman akışı durdurulamayan tek mefhumdur.

PAYLAŞ:                

ŞƏRHLƏR

İlk şərhi yazan siz olun!

Şərh yaz