Kış: Ölü Ağaçlara Güzelleme

Kış: Ölü Ağaçlara Güzelleme

İnsan ağaç  ilişkisi   Hz Adem devrinde yasak meyvenin yenmesi ve açılan ayıp yerlerin  yapraklarla  örtülmesiyle başlar.İnsanın imdadına il ağaç k*şmuştur. Cenneti   serin gölgeli ve bol ağaçlı   bir mekandır.

            Sosyal müesseselerin bahçeleri    özel bir durum yoksa ağaçlarla  doludur..Ağaçlı bir Hastahanede gözlerini açan bebek  eve götürülür demirden değil tahtadan beşiğe konur.

Atalarımızın ağaçlarla çiçeklerle münasebeti bizden fazladır..Evlerinin direkleri ağaçtan ,Dudaklarını değdirdikleri su bardakları  çam ağacından mış.Çocuk doğar doğmaz onun adına sadaka-şükür niyetiyle ceviz çınar gibi uzun ömürlü ağaçlar dikilirmiş. Biz ise eski çamların  bardak olduğu yetmezmiş gibi gördüğümüz onlarca ağacın adını bile bilmiyoruz,mevcudu da hızla tüketiy0ruz.

Büyüyen bebek için ağaçlara salıncak yapılır.Şehirlerde ,demire bağlı  salıncaklarda sallanan çocukların ayakları toprağa değil  betona veya  küçük küçük çakıl taşlarına değer.Gençliğin delilikten bir şube olduğu zaman gelince de  ağaçlara isimlerin baş harfleri kazınır  kalp  çizilir.Çiçekler   sırdaş olur.

Hastalanan insanın imdadına taş ve topraktan ziyade bitkiler ve çiçekler koşar.Çobanları ve yolda terleyenleri  güneşe karşı koruyan ağaçlar kışın soğuğu karşısında da yine insanın safında yer alarak  kendisini alevlerin içerisinde yok eder.

Atalarımız “yaş kesen baş keser”diyerek ağaçlara canlılık payesi vermiştir.Bazılarımız ağaçlarda  kudret ve irade  olduğu vehmiyle   onlardan bir şeyler ister hale gelerek dallarını bez parçalarıyla  doldurmuştur.. İki cihanın efendisi de “elinizde fidan olsa kıyametin kopacağını bilseniz bile dikiniz” demiştir.Ağaçları kendimize yakın biliriz.0nların yaşını hesaplayabiliriz.Kurbanda , bıçağı görüp korkmasın diye hayvanın gözlerini bağladığımız gibi   eskiden  ormana ağaç kesmeye giderken yine aynı duygularla baltanın demirini sararak gidermişiz.

Ağaç ve çiçek adlarını  evlatlarımıza şehirlerimize köylerimize veririz. Sultanlar Çamlıca da iken  Köroğlu Çamlıbel dedir.

Çocuklarımızın isimleride  çiçeklerdenalınma.Gülay,Buket,Demet,Gülçehre,,Gülahmet,Ayşegül..  Yüzlerde GÜLler açar. Gülme fiilini  gül isminden türemesi büyük bir inceliktir.

Bahçedeki ağaçları gülleri çiçekleri sadece dışarıda görmeye dayanamayız.0nları saksılara vazolara  tablolara yerleştiririz.Ağaçların ve  çiçeklerin kökleri ne kadar da insanın el ve ayaklarına benziyor

Kedinin ,şefkatinden ve koruma duygusundan yavrularını yemesi gibi bizde  sevgimizden ve onları gönderen büyük  Yaratıcının ikramını geri çevirme edepsizliğine  düşmemek için  gülü kurutur çayını demler reçelini yaparız.Koca ıhlamur ağaçlarının narin çiçeklerinide unutmayız.

Kervansaraylardaki,medreselerdeki  tahta kaplamalı mescitleri görünce beton ve taştan mescitlerin bizi iliklerimize kadar üşüttüğünü   fark ederiz.Tahta döşemeli mescitte imam “ağaçların kalem olsa denizlerin mürekkep Allahın sözlerinin bitmeyeceğini .”söyleyince aklımıza bahçemizdeki  genç ıhlamur ağacından kaç kalem çıkar sorusu gelir.Hesaba başlarız ve dalga dalga diğer ağaçları da hesaba dahil ederiz.Hesaplama “akla ziyan “ noktasına ulaşınca  akıl denizinden iman sahiline çıkarak  girdaplardan kurtuluruz.

Günlük hayatta bitkiler aleminden örneklemeler yaparız .Kaba adama “0dun gibi” deriz.”gül gibi geçinme”yi hedef ediniriz.Sevgilinin boyunu selviye benzetiriz.Ticarette “al gülüm ver gülüm” prensibini pek severiz.

Peygamber efendimiz  kuruyan bir ağacın yapraklarını silkeliyerek döker ve “kul musafaha edince günahlarıda  böyle dökülür” der.”Kuran okuyan mümin portakal gibidir. Tadı da hoştur kokusu da.okumayan ise hurma gibidir  kokusu yoktur tadı vardır….”(Buhari-Müslim)

Hz. Peygambere duyulan sevgi gül ile sembolize edilir.Gülsuyu 0’nun terine benzer.salkım söğüt ağacı tevazu ve mahviyeti simgeler.Hiç bir dinde ve toplumda meyvesiz ağaç taşlanmaz.Buğday başağı boş iken  dik olur kibirli gibidir.Ne zaman olgunlaşırsa başını eğer tevazu zırhına bürünür.Mezarlıklardaki servi ağacı elif harfi gibi duruşu ile Tanrının tekliğini ve vahdaniyetini hatırlatır.Niye toplumda her insan tarihe “ulu çınar “ olarak geçmez.?Söğüt  ağacının yaşama sevinci ve büyüme tutkusu niye   “hayasızlık” “arsızlık” olarak nitelendirilir ki?

Bizim Yunus sarı çiçeğe sorular sorar..Hoca Nasrettin cevizlerin yukarda kabakların aşağıda olmasını sorgular ve cevabını  cevizden hemen alır.Necip Fazıl Kısakürek “çile”sini”tomurcuklanma derdi olmayan ağaç odundur” sözüyle şifreler.

Yaşlanan insanın elini evlatlarından ziyade bir ağaçtan yapılma baston tutar.Baston ,kendisini taşıyan yıkılsa bile olduğu yerde kalır onu terk etmez.İnsan ,ağaçtan yapılma bir tabut ile mezarlığa taşınır.Toprağa yerleştirilen insanın üzerine  tahtalar dizilir sonra toprak atılır.Kabirde insana kefen ve tahtalar eşlik eder.Tahta beşik ile başlayan insan ağaç münasebeti kabirde son bulur.Cennette de  yeniden başlar.Cehennemde insan ağaç münasebeti hiçbir şekilde yoktur.Cehennem ateşi odunsuzdur.Hz Peygambere hicranından ağlayan  hurma kütüğünün  hıçkırıkları ve iniltileri bütün ağaçların ve çiçeklerin cehennem ateşinden kurtulmasına sebep olmuştur.Cehennemin yakıtı kendisini(nefsini)bilmeyen ağacı sevemeyen, ağacı okuyamayan insanlarla taşlar olacaktır.

İslam medeniyetinin bir diğer adı da gül medeniyetidir.İstanbullu Ümmi Sinanın gül şiirinin modern!  ,Kapitalist!,Pragmatist!,Hedonist”,Materyalist ,  insanlara  ince ince mesajlar vereceğine  ve mesajının  çağlara  mukavemetinin çelikten daha kuvvetli olduğuna inanıyorum.Bir şiire  124000 peygamberin mesajını  ve 4 kitabı  sığdırabilmek büyük  marifet.S*ğuk günlerde ve gecelerde Gülsüz kalmamanız dileğiyle…  

Seyrimde bir şehre vardım

Gördüm sarayı güldür gül

Sultanının tacı tahtı

Bağı duvarı güldür gül

XXXXXXXXXXXXX

Gül alır gül satarlar

Gülden terazi tutarlar

Gülü gül ile tartarlar

Çarşı pazarı güldür gül

XXXXXXXXXXXXXX

Toprağı güldür taşı gül

Kurusu güldür yaşı gül

Has bahçenin içinde

Servi çınarı güldür gül

            Ümmi Sinan.

 

                                                                                                          Adem Şahin……

 

                                                                                                          

PAYLAŞ:                

ŞƏRHLƏR

İlk şərhi yazan siz olun!

Şərh yaz