İftarda Nerdesiniz
Kuşkusuz ramazan ayının temel dinamiklerinden birisi de, oruçlu olan insanların sabır taşlarını bağırlarına basarak bekledikleri iftar vaktidir.
İftar, orucun görünen boyutu ile ramazan ayında bütün oruçlu insanların ortaklaşa gerçekleştirdikleri eylemdir.
İftar diğer günlerden farklı olarak bir yemek yeme eylemi olmaktan çıkar ramazan ayında.
İftarın içeriğini düşündüğümüz zaman,
sabrı,
tahammülü,
paylaşmayı,
infak etmeyi,
kardeşliği,
şükür etmeyi ve özgüveni görebiliriz.
İftar, insanların arasında oluşmuş sun’i farklılıkların da en güzel şekilde ortadan kaldırır. Çünkü açlık denilen mefhum her tabakadan insan için geçerli bir olgudur. Zengin de acıkır, fakirde. Toplumda yüksek bir statüsü olan insanında başına gelen bir şeydir, sıradan bir insanın da.
İftar sofrası başında bütün herkes her türlü etiketini bir kenara koyar ve gün boyu sabır taliminin neticesi olarak Allahın verdiği nimetlerden ona büyük bir şükran borcu ile istifade eder.
Zaman ilerledikçe eşyada meydana gelen değişim şüphesiz ki insanda da meydana geliyor ve insanın bütün eylemelerinde de bu kaçınılmaz oluyor.
Ramazan ayı ve o cümleden iftarlarda da zaman içerisinde muayyen bir değişim söz konusu oluyor. Önceleri daha dar alanlarda sosyal bir eylem olarak gerçekleştirilen iftar günümüzde daha toplumsal bir olay olarak icra ediliyor. Ki iftarın en güzel olanı da muhtaç olanlarla beraber yahut komşu ile birlikte o güzel anı paylaşmak ve iftarı birlikte etmektir. Çünkü bu güzel anın taçlanması ancak başkaları ile paylaşmakla olur.
İslam âleminde özellikle de Türkiye’de son on yılda gelişen ve ramazan aylarında adeta hayırseverlerin birbirleri ile yarıştığı çok güzel bir aktivite gerçekleşiyor. Özellikle büyük şehirlerde meydanlarda açılan ‘’iftar çadırları’’nda binlerce insan iftarını yapıyor ve toplumsal barış ve kardeşliğin güçlenmesine büyük ve olumlu bir katıda bulunulmuş olunuyor.
İl ve ilçe belediyelerinin açtıkları iftar çadırları, her türlü insanın aynı masa etrafında birleşmesine ve tabir yerinde ise ‘’ Çörek kesmesine’’ vesile olmaktadır. Bu kardeşlik havası ramazan ayı boyunca devam ettiği gibi, sonraki aylara da müspet manada tesir ediyor ve bir toplumun imarı konusunda güzel katkılarda bulunmuş oluyor.
İşte bütün bunlar İslam medeniyetinde paylaşma kültürünün neticesi olarak tezahür eden eylemleridir.
İslam medeniyetinin henüz kurulduğu yıllara gittiğimizde başta Allah resulü ve sahabeler de bu paylaşma kültürünün oluşmasında başrol olmuşlar ve bir hurma dahi olsa onu infak et’’ ifadesi ile bunu ortaya koymuşlardır. Ki Allah resulünün, hayatı boyunca ne bir mal ne bir para ne bir dünyaya ait bir meta biriktirmemiş ve eline gelen her şeyi acilen infak etmiş olması biz Müslümanlara paylaşma kültürünü öğretmesi bakımından çok mühimdir.
Ramazan ayında top yekûn bu ülkenin insanları olarak, birbirimizin hep iyiliğini isteyerek, fakiri gözeterek ve ekmeğimizi bir kardeşimizle bölüşerek bu güzel atmosfere elimizden geldiği kadar katkıda bulunmak bir insani ve İslami borcumuzdur.
Aksi takdirde ramazan ayını soysal bir hadiseden uzak, bireysel bir ibadet gibi algılamamız ramazanın ruhuna da uygun değil manasına da.
Bu ayda, sadece soframızı değil, duamızı, iyiliklerimizi, güzel sözlerimizi, tebessümümüzü paylaşarak sosyal dokumuzun güzelleşmesine elimizden geldiği kadar katkıda bulunmalıyız.
ŞƏRHLƏR